Boşluğun Gözleri
Gecenin en kuytu saatleri
bunlar. Odamda bir masa, bir sandalye ve bir yatak. Geriye kalan boşlukları
kimsesiz bir sessizlik dolduruyor. Duyduğum her ses aklımdan bir parça
götürüyor. Bin parçaya bölünüyor aklım. Toplayamıyorum. Zihnimden çıkarıyorum
ağzımdan çıkacak olan heceleri. Geriye koca bir sıfır kalıyor. Düşüncelerimle
çarpıyorum. Düşüncelerimin sıfırda kaybolmasını beklerken, birer tokat gibi
yere seriyorlar sıfırımı. Düşünceler yine geceye yenik, uykuya galip geliyor.
Bu geceler diyorum. Üstüme abanan
onca ağırlığı nasıl da taşıyabiliyor içinde. Nasıl da canıma çöküyor elimi
kolumu bağlıyorlar. Eziliyorum her cümlenin altında. Cümleler birer yük olup
sineme biniyorlar. Köleleri oluyorum onların. Onlar beni hangi acıya hangi
soruya götürse elmahkum gidiyorum. Acılar ayaz gibi bağrımı yakarken sorular
beynimi kemiriyor. Çıkamıyorum aklın içinden.
Gece..
Çok karanlık. Gözlerimi
göremiyorum. Akla giden yolda bir çift göz lazım bana. Gözlerimi hiçbir yerde
bulamıyorum. Körebe oynayan ebe gibi ellerimle yokluyorum loşluğu. Tutuyorum
geceyi esir alan kimsesiz boşluğu.
Bir ses uzaklardan korkak
benliğime şifa yahut ceza. Bilemiyorum. Sesler insanı rahatlatır. Bir boşlukta
sessiz, yapayalnız yaşayan insanlar bilir ki kaynağı olan bir ses güven verir
insana. Ama mesnetsiz sesler insanı yerden yere vurur. Bir odada tek başına
nice girdaplara savurur.
Gözlerimi buluyorum.
Çalışırken yorulup çıkarmış ve masanın üzerine bırakmışım. Gözler bedenin en
yorgun organı. Kalp dahi durur bazen vakıalar karşısında. Atmaz olur şaşkınlığa
düşünce. Oysa gözler şaşırsa da ağlasa da mutlu da olsa hep görmek zorundadır.
Gözler bizim dünyaya açılan pencerelerimiz. Kapanınca hakikat görünmez olur.
Hakikati görmek için ise gözleri kalbe emanet etmek gerekir. Masanın başından
aldığım gözlerimi göğsüme yerleştiriyorum. Aydınlanıyor içim. Gecem ise hala
karanlık. Ve ben geceye terk edilmiş zavallı bir çığlık. Yıpranıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder